Serebral palsi, beyin ve kaslarda hasara bağlı olarak gelişen bir hastalıktır. Fetal ya da yenidoğan dönemde oluşan beyin hasarı temel olarak kas tonusunu, hareketini ve motor becerileri etkiler. Bu hastalıkta genellikle duyusal ve algısal problemler, kognitif bozukluklar, iletişim ve davranış sorunları, epilepsi ve kas-iskelet sistemi problemleri de görülebilir. Beyin, beyincik ve beyin sapı serebral palsiye etkilenen bölgeler arasındadır.
Türkiye'de her 1000 canlı doğumda 4-5 çocuğun serebral palsi tanısıyla doğduğu bilinmektedir. Serebral palsiye neden olan faktörler arasında anne adayının gebelik sürecinde geçirdiği psikolojik ve fiziksel travmalar, bazı enfeksiyonlar, epilepsi, erken doğum veya düşük doğum ağırlığı, çoğul gebelik ve doğum sırasında meydana gelen hipoksi (en sık görülen nedenlerden biri) sayılabilir. Tanı genellikle kranyal MR ve EEG gibi yöntemlerle konulur.
Serebral palsi, motor bozukluklarına göre dört tipi bulunmaktadır: spastik (en yaygın), diskinetik, ataksik ve mikst. Tedavi yöntemleri arasında cerrahi ve cerrahi dışı seçenekler bulunur. Cerrahi tedaviler genellikle 6-8 yaş üzerinde uygulanır ve amaç, kısalmış kasları gevşetmek, kısıtlı eklemleri açmak ve kontraktürleri önlemek ya da tedavi etmektir. Cerrahi dışı tedaviler arasında egzersiz, elektroterapi, botilinyum toksin enjeksiyonu, ortezleme, ergoterapi, robotik rehabilitasyon, sanal gerçeklik tedavisi, medikal tedaviler gibi birçok seçenek yer alır.
Doğru ve zamanında yapılan tanı ve tedavi serebral palsi tanılı hastaların mobilizasyonunu, yaşam kalitesini ve komplikasyonların önlenmesini olumlu yönde etkiler. Bu nedenle erken dönemde doğru tanının konulması ve tedaviye başlanması büyük önem taşır.
Yorum Yapın